Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), geçtiğimiz günlerde İran'daki denetçisi ekibinin çekilme kararı alarak uluslararası kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Bu karar, İran'ın nükleer programına dair endişelerin artması ve ilgili müzakerelerin tıkanması bağlamında ele alınıyor. UAEA'nın bu hamlesi, yüzyıllardır süregelen nükleer silahların yayılmasını önleme çabalarını da sorgulanır hale getirmiştir. Peki, bu çekilmenin arka planında neler yatıyor? Geleneksel olarak nükleer süreçleri denetlemekle sorumlu olan UAEA'nın bu sürpriz kararı, pek çok boyutuyla incelenmeye değer.
UAEA’nın İran'dan denetçilerini çekme kararının ardında yatan nedenler, farklı dinamikleri barındırıyor. İlk olarak, İran ile yürütülen nükleer müzakerelerin başarısız olması önemli bir etken. 2015 yılında imzalanan Ortak Kapsamlı Eylem Planı (JCPOA), İran'ın nükleer faaliyetlerini sınırlamayı amaçlıyordu. Ancak, ABD'nin anlaşmadan çekilmesi ve İran'ın buna yanıt olarak hissedilir bir şekilde nükleer faaliyetlerini artırması, uluslararası denetim gereksinimini zorlaştırdı.
Ayrıca, İran'daki güvenlik koşulları da durumu karmaşık hale getirdi. Denetçilerin güvenliği, onları hedef haline getiren siyasi gerilimlerin artmasıyla birlikte risk altına girmiştir. UAEA, denetçilerinin güvenliğini temin edemediği bir ortamda etkin bir denetim yapmanın imkansız olduğunu düşündü. Bu durum, UAEA'nın, İran'a yönelik yürütülen uluslararası baskıları azaltmak amacıyla böyle bir karar almasına zemin oluşturdu.
UAEA’nın bu çekilme kararı, hem bölgedeki siyasi dinamikleri hem de uluslararası nükleer silah kontrol anlaşmalarını derinden etkileyebilir. İlk olarak, İran'ın nükleer programına karşı uluslararası müzakerelerin yeniden başlaması oldukça güç hale gelecek. Denetçilerin çekilmesi, İran'ın nükleer faaliyetleri üzerinde daha fazla opaklık oluşturacak ve uluslararası endişeleri artıracaktır. Bu durum, Batılı ülkeler tarafından İran'a yönelik yeni yaptırımların uygulanmasına sebep olabilir.
Öte yandan, denetçilerin çekilmesi, İran ile diğer ülkeler arasındaki güven ilişkisini zedeleyebilir. Bu noktada, İran'ın nükleer programıyla ilgili şeffaflığının azalması, bölgesel güvenlik endişelerini artıracak ve Orta Doğu'daki bir nükleer silahlanma yarışını tetikleyecektir. Diğer ülkelerin, İran'ın nükleer geçmişi göz önünde bulundurulduğunda, yeni bir silahlanma yarışı başlatması kuvvetle muhtemel.
Bunların yanında, UAEA'nın bu kararı, dünya genelindeki nükleer denetim standartlarını da sorgulatan bir durum haline gelebilir. Nükleer denetim alanında uluslararası iş birliğinin zayıflaması, global güvenliği tehdit eden bir durum olarak değerlendirilecek. Böylece, gelecekte benzer durumların yaşanmaması için daha sağlam bir uluslararası hukuk çerçevesinin oluşturulmasına ihtiyaç duyulacağı aşikar.
Sonuç olarak, UAEA'nın İran'dan denetçilerini çekme kararının, sadece bölgedeki değil, global arenada etkileri olacaktır. Mücadele alanı olarak nitelendirilen nükleer silah denetimi, Türkiye, Suudi Arabistan, Mısır gibi ülkelerin de bu tür programları geliştirmesine zemin hazırlayabilir. Bu bağlamda, UAEA'nın aldığı bu karar, sadece bir geri çekilme değil, aynı zamanda geleceğe dair ciddi sorular ve belirsizlikler de beraberinde getiren bir adım olmuştur. Uluslararası toplum, UAEA'nın kararı sonrası İran ile ilgili durumu dikkatle izlemeye devam edecektir.