El Cezire'nin son raporu, Türkiye’nin savunma politikalarını ve bu alandaki bağımsızlık arayışını derinlemesine inceliyor. Analizde, Türkiye'nin nasıl bir savunma stratejisi benimsediği, uluslararası ilişkilerdeki yeri ve askeri sanayi alanındaki gelişmeleri anlamaya yönelik çarpıcı bilgiler sunulmakta. Türkiye’nin özellikle son yıllarda gerçekleştirdiği yerli üretim seferberliği, askeri teçhizat ve mühimmat alanındaki bağımsızlık hedefleri, dünya genelinde dikkat çekici bir konum elde etmesine olanak tanıyor.
Türkiye’nin savunma sanayii son yıllarda büyük bir atılım gerçekleştirdi. Yerli üretim, hem ekonomik hem de stratejik bağımsızlık için kritik bir adım olarak öne çıkıyor. El Cezire’nin raporuna göre, Türkiye’nin savunma bütçesi sürekli bir artış gösterdi ve bu durum, piyasa dinamiklerini de etkiledi. 2021 yılında %7.5 oranında artan Savunma ve Güvenlik harcamaları, ülkenin yerli askeri teknolojilere olan yatırımını artırdı. Yerli üretim silah sistemlerinin sayısı ise her geçen gün artmakta. Özellikle insansız hava araçları (İHA) ve savaş uçağı projeleri, Türkiye’nin öne çıktığı alanlar arasında. Bu yatırımlar sayesinde, Türkiye'nin uluslararası pazarda rekabet edebilme kapasitesi de fazlasıyla güçlendi.
Türkiye’nin savunma stratejisi, yalnızca ekonomik bağımsızlıkla sınırlı değil. El Cezire, raporunda Türkiye’nin askeri iş birliklerinin ve uluslararası ilişkilerdeki değişimlerin de dikkat çekici bir şekilde evrildiğini vurguluyor. Özellikle son dönemde Rusya, Azerbaycan ve çeşitli Orta Doğu ülkeleri ile yapılan askeri anlaşmalar, Türkiye'nin bölgesel güç konumunu pekiştiriyor. Ülke, artık sadece kendi savunma ihtiyaçlarını karşılamakla kalmıyor, aynı zamanda uluslararası düzeyde bir aktör olarak da kendini göstermeye başladı.
Türkiye'nin savunma politikalarındaki bu değişim, hem iç dinamiklerle hem de dış politika ile şekilleniyor. İşte bu noktada, El Cezire’nin analizinde dikkat çekilen bir diğer önemli konu da Türkiye’nin NATO içindeki rolü. Türkiye, geçmişte çeşitli eleştiriler alsa da, günümüzde özellikle Doğu Avrupa ve Akdeniz bölgesindeki askeri dengelerin sağlanmasında önemli bir aktör haline geldi. Bu durum, Eski Soğuk Savaş dinamiklerinin yeniden şekillenmeye başladığı bir ortamda, Türkiye'nin jeopolitik önemini giderek artırıyor.
Sonuç olarak, El Cezire’nin raporu, Türkiye'nin savunma stratejisinin bağımsız bir çizgide ilerleyerek uluslararası sistemdeki yerini sağlamlaştırma amacını taşıdığını ortaya koyuyor. Bu bağlamda, yerli üretim süreçleri, uluslararası iş birlikleri ve askeri yatırımların tümü, Türkiye'nin gelecekteki askeri gücünü belirleyecek ana unsurlar olarak öne çıkmakta. Türkiye'nin savunmada atmış olduğu bu cesur adımlar, sadece kendi sınırları içinde değil, dış politikadaki etkinliğini artırarak uluslararası arenada da önemli bir oyuncu haline gelmesini sağlayacak gibi görünüyor.