Son yıllarda Orta Doğu'da yaşanan çatışmalar, özellikle İsrail-Palestine meselesi etrafında yoğunlaşan savaş suçlarıyla adından söz ettirmekte. Bu bağlamda, çeşitli devletler, sivil toplum kuruluşları ve uluslararası insan hakları örgütleri, İsrail'in uygulamaları hakkında harekete geçerek savaş suçlarının hesabını sormak için birlikte çalışıyor. Dünya genelinden gelen tepkiler, savaş suçlarının yargılanması ve uluslararası cezada reform talebiyle birleşerek büyüyen bir hareketin öncüsü haline gelmiş durumda.
İsrail'in Filistin topraklarında gerçekleştirdiği askeri operasyonlar ve sivillere yönelik saldırılar, özellikle son dönemde uluslararası kamuoyunu derinden etkilemiş durumda. Yardım kuruluşları, uluslararası insan hakları grupları ve bazı ülkelerin hükümetleri, İsrail'in bu eylemlerinin savaş suçu teşkil ettiğini öne sürerek, ülkenin uluslararası mahkemelerde yargılanması gerektiğini savunuyor. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, sık sık bu durumu gündeme getirerek, uluslararası toplumun durumun ciddiyetini anlaması ve harekete geçmesi gerektiğini vurguladı.
Geçtiğimiz günlerde, dünya genelinden yüzlerce sivil toplum örgütü, İsrail hükümetine karşı kamuoyu baskısını artırmak için birleşti. Bu gruplar, sosyal medya kampanyaları, basın açıklamaları ve protesto gösterileriyle İsrail'in uygulamalarını kınayarak, savaş suçlarının yargılanması için uluslararası hukukun işletilmesi gerektiğini telkin ediyor. Kampanyaların başında gelen "Adalet İçin Birlikte" hareketi, Filistinlilerin maruz kaldığı ihlallerin ve savaş suçlarının belgelenmesi ve bu ihlallere karşı uluslararası müdahalenin gerekliliğini savunuyor. Bu tür kampanyaların artışı, dünya genelinde bu konudaki duyarlılığı artırma amacını taşıyor.
İsrail’in savaş suçları ile ilgili iddiaların hukuk boyutunda ele alınabilmesi için, uluslararası adalet mekanizmalarının devreye girmesi gerektiği ifade ediliyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), İsrail’in 2021 yılında Gazze’de gerçekleştirdiği askeri harekatları ve sonrasında yaşanan gelişmeleri incelemek üzere dava açtı. Hem Filistin tarafı hem de diğer ülkeler, UCM’nin bu konuda yeterli adımları atmasını bekliyor. UCM'nin konuyla ilgili olarak alacağı kararlar, sadece İsrail için değil, başka ülkelerdeki benzer durumlar için de emsal teşkil edebilir. Bu, uluslararası adaletin sağlanması açısından son derece önemli bir aşama anlamına geliyor.
Ayrıca, çeşitli ülkelerin parlamentolarında ve uluslararası kuruluşlarda, İsrail’in eylemlerinin savaş suçu olduğunu tanıyan tasarıların gündeme gelmesi, siyasi bir baskı unsuru oluşturuyor. Bu tür tasarıların kabul edilmesi, uluslararası kamuoyunun, İsrail'in eylemlerine karşı ne kadar duyarlı olduğunu gösteren güçlü bir mesaj olarak algılanabilir.
Sonuç olarak, İsrail'in savaş suçları etrafında yükselen bu sesler, yalnızca Filistin meselesi ile sınırlı kalmayacak, gelecekte benzer durumlarla karşılaşacak olan diğer ülkeler için de bir dönüm noktası olabilecek. Bu doğrultuda, uluslararası toplumun dayanışmasının önem kazandığı günümüzde, yaşanan olayların izlenmesi ve bu eylemlere karşı uluslararası düzlemde tepki verilmesi, insan hakları ihlallerinin önlenmesi açısından kaçınılmaz hale geliyor.
İsrail ve Filistin arasındaki bu çatışmanın sona ermesi, yalnızca bölge barışı için değil, aynı zamanda insanlık için de büyük bir adım olacaktır. Bu yüzden, uluslararası toplumun harekete geçmesi ve savaş suçlarının sorumlusunun hesap vermesi için gereken tüm yollar sonuna kadar zorlanmalı, İnsani değerlerin ön planda tutulduğu bir dünya inşa edilmelidir.