Yaş, sadece bir rakamdan ibaret gibi gözükse de, bu rakamı 100'e ulaşarak gösterenlerin hikayeleri, yaşamın derin sırlarını bizlere sunuyor. Yeni bir çalışma ve iki ilham verici kadın, uzun ve sağlıklı yaşamın sırlarını, klasik diyet ve egzersiz yaklaşımlarının ötesinde aramakta. 100 yaşına basan iki kadın, kendi deneyimlerine dayalı olarak, yaşamda uzun süre kalmanın ve sağlıklı yaşamanın temel unsurlarını paylaşıyor: Sosyal bağlar, zihinsel esneklik ve pozitif bir yaşam görüşü.
Yaşanmışlıkları ve hayatları boyunca edindikleri sosyal deneyimlerle 100 yaşına ulaşan bu kadınlar, yaşamın en önemli unsurlarından birinin sosyal bağlantılar olduğunu belirtiyorlar. Uzun yaşamayı başaran bireyler, çoğunlukla sevdikleriyle sıkı bağlar kurmuş, topluluk içinde aktif bir şekilde yer almış ve yalnızlık duygusundan uzak kalmayı başarmışlardır. Sosyal etkileşimler, yalnızca zihinsel sağlığı değil, fizyolojik sağlığı da olumlu yönde etkilemektedir. Kadınlar, aile ve arkadaş desteğinin, duygusal dayanıklılık ve stres yönetiminde nasıl önemli bir rol oynadığını vurguluyor.
Uzun yaşamın bir diğer anahtarı ise zihinsel sağlığın korunması. İki kadın, yaşlarının getirdiği tecrübelerle birlikte, olaylara ve hayata karşı pozitif bir bakış açısının benimsenmesinin önemini dile getiriyor. Zihinsel esneklik, değişen koşullara uyum sağlama yetisine sahip olmayı, stresi etkili bir şekilde yönetmeyi ve yaşamın sunduğu zorluklarla başa çıkabilmeyi içeriyor. Hayatın sunduğu imkânları değerlendirme, her yeni güne umutla bakma ve kendine güven duymanın insanları çağlara meydan okuyan bir yaşam sürmesine nasıl yardımcı olduğunu aktarıyorlar.
Günümüzde çoğu insan, sağlıklı yaşamın sadece fiziksel aktivitelerle ve katı diyetlerle mümkün olacağını düşünüyor. Ancak, bu düşünceyi sorgulatan 100 yaşındaki kadınlar, uzun zamandır yapılan araştırmaların da desteklediği gibi, duygusal ve zihinsel sağlık unsurlarının beslenme ve fiziksel aktiviteden daha ön planda olduğunu göstermek istiyor. Onlara göre, sosyal bağlar kurmak, sevdiklerinizle vakit geçirmek ve hayatın getirdiği her anın tadını çıkarmak, sağlıklı ve uzun bir yaşam için kritik öneme sahip.
İlk olarak aile bağları üzerinden ilerleyen kadınlar, yaşamlarının en güzel anılarını aileleriyle geçirdikleri zamanlarda biriktirdiklerini ifade ediyorlar. Aliya isimli 100 yaşındaki kadın, "Ailem her zaman yanımdaydı, aynı zamanda dostlarım vardı. Yalnız kaldığımda bile onların sevgisini hissettim," diyerek sosyal bağlılığın güçlü bir yaşam kaynağı olduğunu vurguluyor. Bir diğer kadın, Zeynep ise "Hayatta kalmanın yalnızca vücudu beslemekle değil, aynı zamanda ruhu da beslemekle ilgili olduğunu anladım," diyor.
Ayrıca, bu kadınların yaşamlarında gerçekleştirdikleri aktiviteler, yalnızca fiziksel sağlığı değil, aynı zamanda zihinsel sağlığı da geliştiren güçlü unsurlar taşımaktadır. İçsel huzur ve doyum hissi ile dolu bir yaşam, insanı hayata bağlayan en önemli unsurlardan biri. Meditasyon, hobi edinme veya doğayla iç içe olma gibi aktivitelerin, yaşam kalitesini artırmasında etkili olduğu da kanıtlanmış bir gerçektir.
Sonuç olarak, 100 yaşındaki bu iki kadının hikâyeleri, modern dünyanın bizlere sunduğu "sağlıklı yaşam" tarifini yeniden gözden geçirmemiz gerektiğini hatırlatıyor. Zihinsel ve duygusal sağlık, sağlıklı bir yaşamın bel kemiğidir ve yalnızca fiziksel aktiviteler ve diyetlerle kısıtlanmamalıdır. Doğru sosyal bağlantılar kurarak, pozitif bir bakış açısına sahip olmak ve her günün kıymetini bilmek, bu hikâyenin ardındaki gerçek sırları oluşturuyor. Hayatını dolu dolu yaşamak ve uzun zaman boyunca sevdiklerinle birlikte olmak isteyen herkes için, bu ilham verici kadınların sözleri adeta bir rehber niteliği taşıyor. Haydi, yaşamın tadını çıkarmak için ilk adımı atmaya ne dersiniz?